Philip Delves Broughton’ın 2008’de yazdığı bu kitabın kütüphaneme katılması bir iş dergisinin hediye olarak vermesi ile olmuş. Hatırlamıyorum ama kitabın arkasında “Hediyedir parayla satılmaz.” yazmışlar. Açıkcası iyi ki yazmışlar aksi takdirde “ne düşünerek bunu almıştım” diye düşünecektim. Eskiden böyle kitaplar satın almazdım. Artık severek okuyorum.

Bugüne kadar benim için Harvard, iki konuda parlak hatıralara sahipdi. İlki çok özgüvenli bir şekilde sunum yapan bir ajans başkanının sunumunda Harvard yerine Harward yazıyor olması ile Teneke Evin Torunu’nda Cüneyt Ülsever’in yazdıkları idi.
Kitaba geçen gün akşamüstü elime aldığımda iş ile ilgili bir kitap ne okuyayım diye başladım. Başladığıma çok memnunum. Bu kadar iyi olacağını hiç düşünmemiştim.
Philip Delves Broughton, İngiliz Daily Telegraph gazetesininde 31 yaşında Paris büro şefi olarak çalışırken, dünya kapitalizminin mutfağı olan Harvard Business School’a başvurusu ve MBA’de geçerdiği iki yılı anlatıyor. Kişisel bir hikaye içinde Harvard İş Okulu’nda MBA programında öğretilenleri de anlatıyor olması çok keyifli idi. Okuldaki günlük yaşamdan profesörlerin nasıl tipler olduğuna kadar çok çeşitli hikayeler anlatıyor. Ayrıca okula konferans vermeye gelen ünlü işadamlarını da oldukça ilginçti.
Okurken en çok da Harvard İş Okulu’nun profesörlerinden eski mezunlarına kadar nasıl bir kültür oluşturduğunu hayranlıkla okudum. Bizde galiba Mülkiyeliler ile belki de Galatasaraylılarda buna yakın bir kültür olabilir. Kitaptan aldığım izlenim ise sadece uzaktan yaklaşabilir. Harvard, o kültürü sürdürmek için planlı bir çaba içinde görünüyor.
Bu kitaptan sonra Harvard hakkında çok şey öğrendim. Mülkiyeliler veya Galatasaraylılar hakkında acaba böyle kitaplar var mı?
Bir Cevap Yazın